Farzet Ki Öldün Kitabı İndir HÂRİS el-MUHÂSİBÎ
SUNUŞ Hâris el-Muhâsibî, zühd hayatının olduğu kadar zühd düşüncesinin de önde gelen şahsiyetlerindendir. Hatta denilebilir ki: “Zühd hayatının sadırlardan satırlara intikalini sağlayan müelliflerin ilklerindendir.” Hicrî II. asrın sonu ve III. asrın başlarında (165/871-243/857) yaşayan Muhâsibî, oldukça kadim bir dönemde, zengin bir yazılı zühd mirası bırakmıştır. Günümüze kadar ulaşanlarının sayısı otuza varan eserleriyle o, Kuşeyrî, Gazâlî… gibi manevî yaşam önderlerinin önünü açmıştır. Hadis, Kelâm ve Usûl ilimleriyle de ilgisi bulunduğu için, eserlerinde ayrı bir derinlik sezilmektedir. Onun zühd yaşamına kazandırdığı en önemli kavramlar, muhabbet, muhasebe, ihlas ve riya… gibi kavramlardır. er-Riaye li-hukûkil-lâh adlı eseri ise, ihlas ve riya konusunu bütün yönleriyle işlemekte; zühd hayatının bilimsel temel kaynakları arasında önemli bir yere sahip bulunmaktadır. İslam’daki dünya ve Âhiret dengesi konusu üzerinde sıkça duran müellifimizin elinizde bulunan Kitabu’t-Tevehhum adlı eseri, bir bakıma bu konuyu işlemektedir. “Tûl-i Emel” ve “Hırs” denilen tutku sebebiyle meydana gelen dünyaya bağlanma arzusunu hayatımıza ölüm terbiyesi vererek frenlemeyi amaçlamaktadır. Allah Resulünün: “Size dünya lezzetlerini unutturan ölümü sıkça ve çokça hatırlayınız” (Tirmizî, Kıyame, 26) hadisi dünyaya dört elle sarılma konusunda ölüm motifinin etkisini göstermesi bakımından önemlidir. Hayatında muhasebeye verdiği önem sebebiyle “Muhâsibî” lakabını alan bir zâhidin “Hesaba çekilmeden önce nefisleri hesaba çekip, ölmeden evvel ölümün” soğukluğunu yüreğimizin derinliklerinde hissetmeyi öğütlemesi elbette ondan beklenen bir husustur. Çünkü, “Muhasebe” ile, “Ölüm düşüncesi” arasında bir ilişki vardır. İnsan kendisini ölüm ve ölüm ötesine hazırlamak için muhasebeden geçirir. Vakıa Muhâsibî, muhasebeyi iki türlü değerlendirir: 1. Amellerin sonunda yapılan günlük, haftalık veya yıllık muhasebe, 2. Bir iş ve davranışı işlemeden önce yapılan ve bir bakıma amelleri tartmak anlamına gelen muhasebe. Her ikisi de insanın dikkat ve kaygısını toparlayıp (cem’-i himmet) dağınıklıktan kurtulmasını sağlar. Muhâsibî, muhasebe anlayışının bir gereği olarak bu eserinde ölüm rabıtasını anlatıyor. Zühd ekolünün sâliklerini eğitmede kullandığı yöntemlerden biri de “rabıta-i mevt” veya “tezekkür-i mevt”, “tefekkür-i mevt” denilen, ölüm râbıtasıdır. Özellikle seher vakitlerinde, teheccüd namazı ve istiğfardan sonra yapılması öğütlenen bu ölüm rabıtası, aynı zamanda zikre de kâlbi bir hazırlık sağlamaktadır. Muhâsibî’nin eserinde vakit tayin etmeden mutlak ifadelerle anlattığı bu rabıta, bu uygulamanın çok eski olduğunu, iddia edildiği ve sanıldığı gibi, tarikatların zuhuru dönemi olan V. ve VI. Hicrî asırlardan itibaren değil de çok önce de yapıldığını göstermektedir. Muhâsibî’nin bu eseri, ölüm rabıtasını anlatan eserlerin ilklerinden olması açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Ölüm